Social Icons

Pages

10 Temmuz 2013 Çarşamba

1. Genetik ve Tibbi Calismalar:

1. Genetik ve Tibbi Calismalar:
a. Shank3 geni: Fransiz bir genetik bilimcinin sunmus oldugu calisma belki de beni en cok etkileyen calismalardan biriydi. Bilindigi gibi otizmin buyuk olcude genetik sebeplerden kaynaklandigi artik tamamen kabul ediliyor. Ancak insan vucudundaki hangi genlerin veya genetik degisikliklerin otizme yol actigi hala tam olarak anlasilmis degil. Shank3 geni adi verilen bir gendeki degisikligin (buna tibbi literaturde 22q eksikligi veya 22q deletion adi veriliyor) otizmle, ozellikle de otistik cocuklardaki dil problemleriyle olan iliskisi cok yakin bir zamanda tesbit edilmis durumda. Bence bu gelecekteki calismalar icin oldukca aydinlatici ve umut vaadedici.
b. Yakin zamana kadar uzmanlar arasindaki en buyuk tartisma konularindan birisi de endustriyel atiklar, evlerde ve gunluk hayatta maruz kaldigimiz kimyasal maddeler, metaller, ilaclar vs. gibi "cevresel" etmenlerin, sinir sistemini dogrudan etkileyebildigi icin, otizmle baglantisinin olup olmadigiydi. Son zamanlarda binlerce otistik cocugun taranmasiyla yapilan calismalar bu baglantiyi dogruluyor. Amerika'da guney Kaliforniya'da tarlalarda sezonluk isci olarak calisan Meksika kokenli ailelerin uzun vadede taranmasiyla yapilan bir calisma bunu butun carpiciligiyla ortaya koyuyor. Amerika'da Meksikalilar gibi Latin Amerika kokenlilerde otizmin gorulme sikligi, farkli sebeplerle de olsa, beyaz nufusun oldukca altinda. Yukarda bahsettigim calismada, tarlalarda calisan hamile kadinlardaki pestisid (tarimsal bocek ilaci) miktarlari tesbit edilmis. Cocuklar dogduktan sonra da bunyelerindeki pestisid miktari berlirli araliklarla taranmis. Yalniz burda dikat edilmesi gereken nokta, bu pestisid miktarlari Amerika Tarim Bakanligi'nin kontrolu altinda olup, insan vucudu icin tehlike olusturma sinirinin altinda. Genel olarak, bu grupta otizm orani Amerika'da 150'de 1 olan genel otizm oranindan uc kat daha fazla olarak tesbit edilmis. Ayrica, pestiside daha cok maruz kalmanin otizm riskini artirdigi belirlenmis. Bu calismadaki belki de en ilginc sonuc, pestisid ile sadece otizm arasinda baglantinin saptanmis olmasi. Yapilan tarama sonucunda, pestiside maruz kalma, dikkat eksikligi ve hiperaktivite bozuklugu veya diger cocukluk cagi noro-psikiyatrik sorunlari icin normalin uzerinde bir risk faktoru olusturmuyor.
Son olarak bu calisma kimseyi panikletmesin. Bunlar istatistiksel calismalar olup, ille de sizin cocugunuzda da ayni sorunun olabilecegi anlamina gelmiyor. Ama yine de bazi soru isaretlerini aciklama yonunde bence oldukca aydinlatici.

Nasıl Uygulanıyor?

Her tür müzikle
İşitsel Eğitim'de Dr. Guy Berard'ın buluşu olan "audiokinetron" adlı bir cihaz kullanılıyor. Bu cihaz başka bir ses kaynağından verilen sesleri modüle ediyor, sesleri 15 - 25 bin frekansa kadar değiştirebiliyor. Bir kaset ya da diskçalarla bağlantılı olarak kullanılan "audiokinetron" programlanarak, hastanın durumuna, ihtiyaçlarına göre frekanslar arttırılabiliyor. İstenmeyen frekanslarsa yok edilebiliyor. Sağ ve sol kulağa ayrı ayrı desibelde, volümde ses verilebiliyor. Müzik türünün tedavide bir önemi yok. Ama çocukların zevkle dinleyebilmesi için melodik, zengin ritmli müzikler tercih ediliyor. Çeşitli frekanslar beynin ilgili bölümlerine bu müziğin içinden kamufle edilerek yollanıyor. Beyne ulaşan bu ses dalgaları beynin bazı bölgelerini uyarıyor ve tüm frekans eşiklerini eşit düzeye getirerek aşırı duyarlılık, asimetrik ya da ağrılı algılamayı ortadan kaldırıyor ya da minimuma indiriyor.

İşitsel Eğitim günde iki kez 30'ar dakikalık seanslarla iki haftada gerçekleştiriliyor. Toplamı 10 saat olan 20 seansta tedavi tamamlanıyor. Tedavinin etkileriyse onbeş gün - altı ay içinde görülebiliyor. Altı ay sonunda istenen gelişme sağlanamamışsa tedavi tekrarlanıyor.

Özel Eğitim Nedir.

ÖZEL EĞİTİM UZMANI VE ÖZEL EĞİTİM UZMANI KİMDİR?
Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2000 yılında hazırladığı 573 sayılı kanun hükmünde kararnamede özel eğitim “özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri ile onların özür ve özeliklerine uygun ortamlarda sürdürülen eğitim” olarak tanımlanmıştır.
Özel eğitim öğretmeni ise; üniversitelerin eğitim fakültelerinde yeralan özel eğitim programlarından 4 yıllık lisans eğitimi almış, zihinsel engelliler, işitme engelliler, görme engelliler ana bilim dallarında branşlaşmış personeldir. Özel eğitim öğretmenleri aynı programda 2 yıllık yüksek lisans derecelerini aldıklarında ise “özel eğitim uzmanı” ünvanını alırlar. Özel eğitim öğretmenleri, devlet okullarında, özel rehabilitasyon merkezlerinde, ya da özel eğitim hizmeti sunulan diğer kurumlarda görev yapabilirler. Türkiye’de şu anda 8 üniversitede özel eğitim programları bulunmaktadır. Her program yılda yaklaşık olarak 50 özel eğitim öğretmeni mezun etmektedir. Özel eğitim öğretmenleri öğrencinin “bireysel eğitim program” larının hazırlanması için oluşturulan ekibe de başkanlık eder.
EĞİTSEL TANILAMA VE DEĞERLENDİRME SÜRECİ
Özel eğitimde eğitsel tanılama ve değerlendirme süreci Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırlamış olduğu Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde aşağıdaki gibi tanımlanmıştır. Bu bilgi http://orgm.meb.gov.tr/ adresinden aynen alınmıştır:
Eğitsel değerlendirme ve tanılama
MADDE 7- (1) Eğitsel değerlendirme ve tanılama sürecinde, eğitsel amaçla bireyin tüm gelişim alanındaki özellikleri ve akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri ile eğitim ihtiyaçları belirlenerek en az sınırlandırılmış eğitim ortamına ve özel eğitim hizmetine karar verilir.
(2) Bireyin eğitsel değerlendirme ve tanılaması rehberlik ve araştırma merkezinde oluşturulan özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından nesnel, standart testler ve bireyin özelliklerine uygun ölçme araçlarıyla yapılır. Tanılamada bireyin; tıbbî değerlendirme raporu ile zihinsel, fiziksel, ruhsal, sosyal gelişim öyküsü, tüm gelişim alanlarındaki özellikleri, akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri, eğitim performansı, ihtiyaçları, eğitim hizmetlerinden yararlanma süresi ve bireysel gelişim raporu dikkate alınır.
(3) Eğitsel değerlendirme ve tanılama; eğitimin her tür ve kademesindeki geçişler ile bireylerin eğitim performansı ve eğitim ihtiyaçları dikkate alınarak veli ya da okulun/kurumun isteği üzerine gerektiğinde tekrarlanır.
(4) Eğitsel değerlendirme ve tanılama sonucunda özel eğitime ihtiyacı olduğu belirlenen bireyler için Ek-1’de yer alan Özel Eğitim Değerlendirme Kurul Raporu hazırlanır. Bu rapor, özel özel eğitim kurumlarından eğitim ve destek eğitim hizmeti alan öğrenciler için her yıl yenilenir.
(5) Millî eğitim müdürlükleri, örgün ve yaygın eğitim kurumları, sağlık kuruluşları, üniversiteler, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı birimler ve yerel yönetim birimleri özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitsel değerlendirme ve tanılanması amacıyla RAM’a yönlendirilmesinde sorumluluğu paylaşırlar.
(6) Eğitsel değerlendirme ve tanılama hizmetlerine ilişkin bilgi işlem hizmetleri Bakanlıkça geliştirilir.
Eğitsel değerlendirme ve tanılamanın ilkeleri
MADDE 8- (1) Eğitsel değerlendirme ve tanılamanın ilkeleri şunlardır:
a) Eğitsel değerlendirme ve tanılama erken yaşta yapılır.
b) Eğitsel değerlendirme ve tanılama, bireyin tüm gelişim alanlarındaki özellikleri ve akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri ile eğitim ihtiyaçları birlikte değerlendirilerek yapılır.
c) Eğitsel değerlendirme ve tanılama; fiziksel, sosyal ve psikolojik bakımdan birey için en uygun ortamda yapılır.
ç) Eğitsel değerlendirme ve tanılama, bireyin yetersizliğine göre birden fazla yöntem ve teknik ile uygun ölçme araçları kullanılarak yapılır.
d) Eğitsel değerlendirme ve tanılama, bireyin eğitim ihtiyacı ve gelişimi dikkate alınarak gerektiğinde tekrarlanır.
e) Eğitsel değerlendirme ve tanılamada, bireyin öğrenme ortamları ile yeterli ve yetersiz olduğu yönler birlikte değerlendirilir.
f) Eğitsel değerlendirme ve tanılama sürecinde veli, okul ve uzmanlar iş birliği içinde çalışırlar.
g) Eğitsel değerlendirme ve tanılama sürecinde ailenin ve gerektiğinde bireyin görüşü alınır.
ğ) Eğitsel değerlendirme ve tanılama süreciyle ilgili olarak birey ile ailenin görüş ve onayları alınmadan hiçbir açıklama yapılamaz. Eğitsel değerlendirme ve tanılama sonuçları sadece yasal ve eğitimle ilgili kararlar almak için kullanılır.
Eğitsel değerlendirme ve tanılama için gerekli belgeler
MADDE 9- (1) Eğitsel değerlendirme ve tanılamaya alınacak bireyler için aşağıdaki belgeler istenir:
a) Bireyin, velisinin ya da okul/kurum yönetiminin yazılı başvurusu.
b) Okula/kuruma kayıtlı öğrenciler için bireysel gelişim raporu.
c) Herhangi bir okula/kuruma kayıtlı olmayan bireyler için başvurduğu RAM’ın sorumluluk bölgesi içinde ikamet ettiğini gösteren belge.
ç) Gerektiğinde tıbbî tanılaması ile ilgili sağlık kurulu raporu.
Eğitim planı
MADDE 10- (1) Özel eğitime ihtiyacı olan her birey için Ek-1/a’da yer alan Eğitim Planı Örneği hazırlanır. Eğitim planında, bireyin tüm gelişim ve akademik disiplin alanlarındaki performansı ile öncelikli eğitim ihtiyaçlarına göre belirlenen yıllık amaçlar yer alır.
(2) Eğitsel değerlendirme ve tanılaması ilk kez yapılan her bireyin eğitim planı özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından hazırlanır.
(3) Eğitim planı yeniden hazırlanırken öğrencinin o yıla ait bireysel gelişim raporu ile bir önceki eğitim planı dikkate alınır.
(4) Resmî okul ve kurumlara devam eden öğrencilerin eğitim planı her yıl BEP geliştirme birimi tarafından yenilenir.
(5) Eğitim ve/veya destek eğitim hizmeti verilen özel özel eğitim okul ve kurumlarındaki bireylerin eğitim planı her yıl özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından yenilenir.

Doğumsal sağırlık ya da ciddi işitme bozukluğu:

8. Doğumsal sağırlık ya da ciddi işitme bozukluğu: Otistik bebekler sadece seyrek olarak bıgıldarlar. Sağır bebekler ise normal bebekler gibi bıgıldar. Ancak 6 aylıktan 1 yaşına kadar olan dönemde bıgıldamalarının azalması ve kesilmesi görülebilir. Sağır çocuklar sadece çok yüksek seslere yanıt verebilir. Otistik çocuklar ise çok yüksek ya da normal seslere yanıt vermezken alçak seslere yanıt verebilirler. Sağır çocuklar otistik çocuklardan farklı olarak bebekliklerinde kucağa alınmaktan hoşlanır, anne ve babaları ile ilgilenir ve sevgi gereksinimlerini gösterirler. Odiyogram ya da işitsel uyarılmış potansiyellerde sağır çocuklarda işitme kaybı saptanabilir.

Seçici konuşmazlık

Seçici konuşmazlık
9. Seçici konuşmazlık: Seçici konuşmazlık, başka durumlarda konuşuyor olmasına karşın özgül bir takım toplumsal durumlarda sürekli olarak konuşmazlık gösterme şeklinde tanımlanır. Sadece belirli toplumsal durumlarda konuşmama, toplumsal etkileşimde ve iletişimde önemli nitel bozulmanın olmaması, davranış ilgi ve etkinliklerinde sınırlı , basmakalıp ve yineleyici örüntünün olmaması ile seçici konuşmazlık otistik bozukluktan ayırt edilebilir.

Psikososyal yoksunluk

Psikososyal yoksunluk
10. Psikososyal yoksunluk: Fiziksel ve duygusal yoksunluk içinde olan çocuklarda apati, içe çekilme ve uzaklık görülebilir. Dil ve motor becerileri gecikebilir. Ancak bu çocuklar uygun psikososyal ortamlarda tekrar bulundurulursa hemen her zaman bu belirtilerde düzelmeler meydana gelir. Otistik bozuklukta psikososyal ortam düzeltilse bile belirtiler devam eder.

21 Haziran 2013 Cuma

Otizm ve Duyular

Beş duyumuz görme,işitme,duyma,dokunma,koklama otizmli bireylerde bir takım farklılıklarla ortaya çıkabilİir.Otizmli bazı bireyler parlak ısşılkarı ve renkleri sevmeyebilir.Bazıları ise bunlardan çok hoşlanabilir.Bazı otizmli bireyler yüksek seslerden rahatsız olabilirken bazıları da belli sesleri çok sevebilir.Bazı kokular onları rahatsız edebilirken bazı kokuları da çok sevebilirler.Bazı bireyler dokunulmasını istemezken bazılarıda dokunulmaktan ve dokunmaktan çok hoşlanabilir.Bazı bireyler yemek ve tatlar konusunda çok seçici olabilirken bazıları da her türlü yemeği sevebilir.

24 Nisan 2013 Çarşamba

Otizm heterojen bir hastalıktır!

Stanford Üniversitesi Dergisi  Ocak-Şubat 2011 Sayısı Otizm Makalesi
Otizm heterojen bir hastalıktır. Otizm başlığı altında toplanan çoçukların hepsi aynı kefeye konamaz. Otizmin subgrupları tanımlanmalı, buna göre genler, moleküler yolaklar beyinde ve kanda bu yolakların etkileri araştırmalıdır.  Şu ana kadar olan bilgiler bunun nöronlar arası bağlantılardan kaynaklanan bir bozukluk olduğu yolundadır.  Hepimizin kromozomlarında çok hafif bozukluklar vardır. Küçük DNA parçaçıkları ya silinmiş ya da çoğalmış eğer bu DNA parçaçıkları gen ihtiva ediyorsa; standart 2 gen yerine aynı genden 1 ve 3 tane oluyor. Mesela otizmli bireylerin %1-2 sinde 16 kromozomun 25 gen ihtiva eden bölgesinde bu tür silinme veya duplikasyonlar saptanmış.

Halen otistik bireylerin deri hücreleri çok amaçlı kullanılarak kök hücrelere sonra nöral tüp deneme embiyonik beyin hücrelerine dönüştürülüyor. Böylece yapay otizm beyinleri oluşturularak bu beyinlerin sırrı çözülmeye çalışılıyor. Bu ilk denemelerde bu hücrelerde yakın mesafe bağlantılarının çok fazla, uzak mesafe bağlantılarının ise çok az olduğu görüldü.
Bu da çocukların tek bir alanda çok başarılı olabildikleri halde farklı konulardaki bilgileri birleştirmede neden zorlandıklarını açıklayabilir.
Bu arada bazı çevresel faktörlerin de ( bu konuda rivayeti muhtelif; ağır metallerden, fazla tv seyretmeye kadar değişiyor.) beyin hücrelerinde ( nöronlarda) bu genetik değişikleri tetikleyeceği düşünülüyor.
Başka bir araştırıcı da hücreler arası bağlantıyı sağlayan proteinlerin üzerinde çalışıyor. Bu bağlantı proteinlerinde (sinaps proteinleri) genetik değişikliklerin oluştuğunu gösteren çalışmalar da var. Bunlardan nöroliğin denilen proteinde oluşan gen değişikliği yapıldığı zaman farelerde otistik davranışların ortaya çıktığı görülmüş. ( Diğer farelerle ilişki kuramamış ama bazı oyunları daha kolay öğrenmişler, tekrarlayıcı hareketler yapmışlar.)
Örneğin otizmli bireylerin yaklaşık % 10’unu oluşturan “Fragil X” Sendromu denilen hastalıkta bu sinaps (bağlantı) proteinlerine etki eden ilaçlarla davranışsal problemlerde kısa süreli düzeltmeler olduğunun gösteren ön çalışmalar vardır.
Ayrıca beyin görüntüleme yöntemleri ile de ( MR) gibi bu çocuklardaki problemlerin ne olduğunu anlamaya çalışan araştırmacı grupları vardır. ( Bu çocuklarda MR çekmenin tüm zorluklarına rağmen) Akson denilen sinir uçlarını inceleyen görüntüleme yöntemleri de (DTI) bu çocuklarda uzun mesafe bağlantısının bozuk olduğunu desteklemektedir.
Kısaca, otizm bütün uğraşılara rağmen halen gizemini korumaktadır. Biyolojik bir açıklama yapılmadan tedavi geliştirilmesi beklenmemelidir.
Stanford Üniversitesi Dergisi
Ocak-Şubat 2011 Sayısı
California, USA

6 Nisan 2013 Cumartesi

Otizme Ne Sebep Olur?


 


Otizmin nedeni henüz tam olarak tespit edilememiştir. Fakat otizmin anne babaların çocuklarına yaptıkları kötü şeylerden dolayı ortaya çıkmadığı kesin olarak söylenebilir. Otizmin tek bir nedeni yoktur. Pek çok nedeni olduğu artık bilinmektedir. Otistik bireylerde beyin hücreleri farklı çalışmaktadır. Hücreler arasında mesaj taşıyan kimyasal ileticilerde eksiklik yada fazlalık olduğu düşünülmektedir. Bazı genetik hastalıklar otizme yol açar. Genetiğin otizmin nedenleri arasında önemli bir yeri vardır. Kardeş ve ikiz çalışmaları bunu doğrulamaktadır. Otistik bir çocuğun kardeşinde otizm görülme riski genel popülasyona göre 50-100 kat daha fazladır. Tek yumurta ikizlerinde her ikisinin birden otistik olma oranı çift yumurta ikizlerine göre daha fazladır. Bütün bunlar genetiğin etkisini bize gösteriyor fakat sadece genetiğin tek neden olmadığı noktasına da ulaştırıyor. Sadece genetik etkili olsaydı tek yumurta ikizlerinde her iki bebeğinde her zaman otistik olması gerekirdi. Yapılan çalışmalar bir tek gen değil birden çok genin etkileşimi sonucu hastalık yapıcı etki oluştuğunu ortaya koymuştur. Klinik tablodaki davranışsal çeşitlilik çevresel faktörlerinde etkili olduğunu düşündürmektedir. Doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası faktörler ile otizm arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Eldeki bulgular genetik olarak otizme yatkınlığı olan çocukların doğum sırasında sorun yaşama riskinin daha fazla olduğunu göstermektedir. Ayrıca, anne karnında geçirilen kızamıkçık virüsünün, pek çok anormalliğin yanında otizme de yol açabildiği bilinir.
Bugün şu kesin olarak bilinmektedir ki, otizm tek bir nedenle olmaz, birden çok etkenin bir araya gelmesiyle meydana gelen oldukça karmaşık bir durumdur.
Otizm erkeklerde kızlara oranla 4 kat daha fazla görülür fakat genelde kızlarda daha ağır seyreder. Otistik bireylerin % 70′inde zeka geriliği görülmektedir. % 30′u normal ve bu %30′luk dilimin %10′u üstün zekaya sahiptirler. Zeka düzeyi ve eşlik eden diğer hastalıklar otizmin ağırlık derecesi üzerinde belirleyici rol oynar. Eşlik eden hastalıklar arasında en sık rastlanılanlar dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, duygudurum bozuklukları ve epilepsidir. Her üç çocuktan biri epileptik anlamda risk taşımaktadır. 0-5 yaş arası ve ergenlik döneminde epilepsi nöbetlerinin görülme olasılığı artar.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız